Bilderberg Onaylı Türk (!?) Lider Kim?
Türkiye, Bilderberg toplantılarına üç kez ev sahipliği yaptı. Toplantıların ilki, 18-20 Eylül 1959 tarihinde İstanbul Yeşilköy Çınar Otel de, sonrakiler ise 25-27 Nisan 1975'te İzmir Çeşme Altın Yunus Otel de ve 31 Mayıs - 3 Haziran 2007 tarihleri arasında İstanbul Ritz Carlton Otel de yapıldı. Her yıl dünyanın farklı ülkelerinde yapılan Bilderberg toplantılarına, çok sayıda Türk siyasetçi, işadamı, akademisyen ve gazeteci katıldı. Hikmet Çetin, Şerif Mardin, Cem Boyner, Emre Gönensay, Gazı Erçel, Vahit Halefoğlu, Dinç Bilgin, Sinan Tara, Şuna Kıraç, İsmail Cem, Sedat Ergin, Erkut Yüceoğlu, Nuri Çolakoğlu, Muharrem Kayhan, Özdem Sanberk, Kemal Derviş, Selin Sayek Böke, Mustafa Koç, Ali Babacan, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ümit Boyner, Cem Duna, Muhtar Kent, Cengiz Çandar, Fehmi Koru ve Mehmet Ali Birand bu katılmcılardan sadece bazılarıydı...
Elbette Bilderberg toplantılarına Türkiye adına katılanlar sadece yukarıda isimleri zikredilen kişilerden ibaret değil. Bu küresel beyin yıkama toplantılarında Türkiye'nin önemli siyasi figürleri de boy gösteriyordu. Mesela en dikkat çekici isimlerden birisi, bir zamanlar Türk siyasi tarihine damgasını vurmuş olan Bülent Ecevit'ti. Komünizmin en yaygın olduğu yıllarda sosyalizme sempatiyle bakan Bülent Ecevit, 1975 yılında Çeşme'de yapılan Bilderberg toplantısına katılmıştı. "Anti-emperyalist ve anti-kapitalist" bir siyasetçinin, küresel baronların organize ettiği böyle bir toplantıda ne işi var diyebilirsiniz. Ancak küresel hegemonyacılar için sağcı-solcu, sosyalist, şeriatçı gibi ideolojik etiketlerin hiçbir önemi yoktu. Önemli olan; kişinin küresel düzen içerisinde kullanılabilir olmasıydı. 1968 yılından başlayarak Türkiye'de gittikçe yükselen bir sol eylem ve artan bir ABD karşıtlığı vardı. Dolayısıyla Bülent Ecevit'in Bilderberg toplantısına davet edilmesindeki amaç, Ecevit'i de diğer sağ parti liderleri gibi "Sovyet tehdidine" karşı duran ittifak cephesine dâhil etmekti.
Aslında Bülent Ecevit, küresel hegemonyanın, diğer bir söylemle "Yeni Dünya Düzeni"nin yabancısı değildi. Onun derin iktidarın küresel efendileriyle tanışması, 1953'lü yıllara rastlıyordu. Bu yıllar, NATO'nun siyasetçileri, işadamlarını ve gazetecileri komünizme karşı konumlandırmak için propaganda aygıtlarını devreye soktuğu yıllardı. Bülent Ecevit, aynı zamanda iyi bir gazeteciydi. Akıcı bir İngilizceye sahipti. Küresel derin iktidarın vurucu gücü olan NATO, kuruluş felsefesini yapmış olduğu "kutsal görevi" dünya kamuoyuna anlatabilmek için, zaman zaman gazetecileri davet eder, faaliyetlerini açıklardı. İşte Bülent Ecevit de bu şanslı gazetecilerden biriydi. NATO'nun Fransa, İtalya ve Potekiz'i kapsayan bir davetine katılmıştı. Tabi o zaman yalnız değildi. Yanında beş Türk gazeteci daha vardı. Ancak aradan iki yıl geçtikten sonra, NATO Ecevit'i yeniden davet edecekti. NATO üyesi ülkelerden gelen 20 gazeteci, NATO'nun davetlisi olarak Kanada'yı ziyaret etmek için toplanmıştı. Yayın hayatına yeniden başlayan CHP'nin meşhur yayın organı Ulus'un 30 yaşındaki yazarı Bülent Ecevit, Türkiye'yi bu kez tek başına temsil ediyordu.
Ecevit, art arda davet edildiği NATO toplantılarından sonra, 1957 yılında Amerika'nın yolunu tutmuştu. Ancak bu seferki durum farklıydı. Kazandığı "Rockefeller Foundation Fellowship" bursuyla, sekiz aylık bir sosyal psikoloji ve Ortadoğu tarihi üzerine incelemeler yapmak üzere Harvard Üniversitesi'ne kayıt yaptırdı. Harvard Üniversitesi, Küresel sisteme "NİTELİKLİ ELEMAN YETİŞTİRME MERKEZİYDİ." Yeni Dünya Düzeni'nin finansörlerinden Rockefeller ailesi, bu üniversitede öğrenim gören kişilere burs vermekle kalmıyor, aynı üniversitesiye yüklü miktarda bağışlarda yapıyordu. Mesela bu ailenin sadece 2008 yılında Harvard Üniversitesi'ne yapmış olduğu "