Orhan Salcı

Komşu Komşu! Hû hû.. Papa Geldi mi?

Orhan Salcı

Komşu Komşu! Hû hû..
Papa Geldi mi?
'Yeni Papa ilk yurt dışı ziyareti için Türkiye'yi seçti.'
'Papa ülkemize geldi.' diyordu haberciler..
Misafirdir, gelir. 
Gelene gelme denmez..
Her misafir gibi, herkes gibi o da gelir ve gider. 
Gelenin işi gitmek..
Her gelen gibi Papa'da geldiği gibi gider..
Geldi ve gitti zaten..
Doksan milyona yakın insanın yaşadığı ülkemizde Papa'nın ziyaretine sevinenler var.
Üzülenler var.
Gerilenler var. 
Ortamı germek görevi verilenler var..
Papa ziyareti üzerinden siyasi polemik üretmek, siyasi rant elde etmek isteyenler var..
Papa-papalık-Vatikan çok yönlü ve çok önemli bir yapı olduğu için bu ziyaretin uluslarası siyaset boyutu var..
Dinler-kültürler-medeniyetler arası ilişkiler boyutu var..
İslam alemi ile Katolik Hristiyan dünyası arası ilişkiler boyutu var..
Katolik Hristiyanlık dünyası ile Ortodoks Hristiyan dünyası arası ilişkiler, dengeler boyutu var.. 
Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkiler boyutu var..
Devlet aklını ilgilendiren boyutu var..
Sivil toplumu ilgilendiren boyutu var..
Devlet ve millet olarak bize bakan, bizim bakmamız gereken, bizi ilgilendiren tarafları var..
Hristiyan dünyasına bakan, onları ilgilendiren tarafları var..
Dünyada iki bin yıldır yaşanmış, yaşanmakta ve yaşanması muhtemel kaoslar, krizler, savaşlarla ilgili boyutları var..
Eski dünya-yeni dünya düzenleri, yeni dünya paylaşım sistemleri boyutları var.
Hasılı Papa'nın Türkiye ziyaretinin dini, tarihi, ekonomik, ideolojik, sosyolojik, ezoterik, metafizik vs, vs  pek çok yönü, pek çok boyutu var..
Çok yönlü, çok boyutlu, çok faktörlü belki çok bilinmeyenli bu ziyaret konusunda herkesi/mi/n baktığı yerden gördükleri var, göremedikleri var.. 
Düşündükleri var, düşünemedikleri var.
Söyleyebildikleri var, söyleyemedikleri var..
Konu ve konuk önemli olunca ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz boşa doluya konuşanlar var, yazanlar var. 
Uzmanlar var, azmanlar var..
***
Papa Türkiye ziyaretinde ilk olarak ve doğal olarak Cumhurbaşkanlığı sarayını ziyaret etti.
Zira Papa küçük de olsa Vatikan adındaki bir devletin devlet başkanı..
Bu nedenle Papa mevkidaşı olan Cumhurbaşkanı sayın Erdoğanı ziyaret etti..
Ve doğal olarak devlet başkanlarına has protokolle karşılandı, ağırlandı, uğurlandı..
Bu ziyaret ve kabulde Türk askerinin Papa'ya selam durmasından rahatsız olmuş gibi görünenlerin hamaset yüklü tepkileri dikkat çekiciydi. Oysa bu tüm dünyada devlet geleneğidir, devletler arası hukuki, siyasi bir teamüldür..
Kahraman Türk askeri, İstiklal Harbi'nde, Cihan Harbi'nde, kendisine kurşun sıkıp milyon yiğidimizi şehid eden, bir o kadarını sakat bırakan, milyonlarca masumu yetim, on binlerce gelini dul bırakıp onbinlerce müslüman Türk ocağını söndüren;
dindarlıkta ve kindarlıkta Papa'dan asla geri kalmayan, eline Türk kanı bulaşmış İngiliz Kralı Vlll Edvard, Yunanistan lideri Venizelos  dahil İngiliz, Fransız, Bulgar, Yunan, Rus, Yahudi vs onlarca devlet adamına, onlarca ordu komutanına selam durmuştur..
Hem de Kurtuluş Savaşı veren ordumuzun komutanları, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü başta iken selam durmuştur..
***
Hristiyanlığın dört büyük mezhebinden biri olan Katolik Kilisesinin dini liderinin üç günlük ziyaretinden felaket senaryoları çıkartmaya çalışanlar da vardı ve hiç az değillerdi.
Katolik Papa'nın üç günlük ziyareti felaketse, onun muadili olan Ortodoks Hristiyanlığın dini merkezinin İstanbul, dini liderleri olan Patriğin daimi ikametgahının Türkiye olduğunu hatırlatmak birilerini rahatlatır mı bilemiyorum..
Tehlikeden bahsedilecekse asıl tehlike budur.. Yüz senede üç kere ziyarete gelen Papa'dan mı daha çok tehlike gelir, sürekli içerde, içimizde olan Patrikten mi?
Ben asıl Papa'nın Türkiye ziyaretindeki ikinci durağı olan Diyanet İşleri Başkanlığı ziyaretine takıldım.. 
Papa Diyanet İşleri Başkanı ile niye görüşür, ne görüşür?
Diyanet İşleri Başkanı statü olarak Papa'nın;
Diyanet İşleri Başkanlığı da kurum olarak Papalığın dengi midir ki Papa Diyanet İşleri Başkanı ile görüşsün..
Basit bir kaç eşleştirme yaparak aradaki farkı farketmeye çalışalım..
✓ Papa, küçük de olsa egemen, bağımsız Vatikan Devleti'nin cumhurbaşkanı.
Tüm protokollerde bir numara, birinci sırada.
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı ise devlet protokulü içerisinde bilmem kaç yüzüncü sırada..
✓ Papa, bir din devletinin vatandaşı ve o devletin devlet başkanı.
Diyanet İsleri Başkanı ise Laik bir ülkenin vatandaşı, laik, seküler, modernist bir devletin devlet memuru..
✓  Papa, kendi dininin, kendi devletinin en etkin ve yetkin kurumları, en seçkin din adamları tarafından seçimle iş başına getirilirken Diyanet İşleri Başkanları Laik bir devletin devlet başkanının imzasıyla göreve atanan yahut görevine son verilen bir bürokrat..
✓ Sembolik, kültürel bir ritüel de olsa Papa, Allah'ın yarattığı en değerli varlık olan insanların omuzlarında, başlarında taşınan ve bundan gurur duyulan bir makamı işgal ederken, Diyanet İşleri Başkanı demirden çelikten insan eliyle üretilen arabalara binmesi dahi polemik konusu edilen bir bürokrat..
✓ Vatikan yani Papalık kendi anayasal, yasal düzeni olan, kendi anayasa ve yasalarını kutsal kitaba dayandıran ve ona göre kendisi yasalar hazırlayabilen, uygulayabilen ve  daha da önemlisi uygulatabilen egemen siyasal ve hukuki yapı..
Diyanet İşleri Başkanlığı ise hic bir şekilde yasa hazırlama, teklif etme yetkisi olmayan hatta kendi teşkilat, faaliyet kanununu dahi kendisi hazırlayamayan, devletin başka kurumları tarafından hazırlanan kanun ve kurallara uymak zorunda olan bir kurum..
Uymak zorunda olduğu kanunlar kendisinin inandığı, temsil ettiği dini değerlere uymasa, taban tabana zıt olsa bile itiraz etme, uymama/uygulamama yetkisi olmayan bir kurum..
✓ Papa, yeryüzündeki bir buçuk milyar Katolik Hristiyanın dini lideri.
Diyanet İşleri Başkanı ise sadece Türkiye'deki Müslümanların dini lideri. 
O liderlik de göstermelik.. 
Özellikle laik, seküler çevreler tarafından bilinçli ve sistemli bir şekilde örselenerek müslüman halkın gözünden düşürülmeye, saygınlığı yok edilmeye, her geçen gün değer ve itibar kaybına uğratılmaya çalışılan bir kurumun başkanı..
✓ Papa ve Papalık dünyanın her yerinde on milyarlarca dolarlık varlıklara, gelirlere, bütçelere hükmeden, sadece kira gelirleri dahi Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinden fazla olan devasa bir ekonomik büyüklük, ekonomik güç..
Diyanet İşleri Başkanlığı ise kendisinden beklenen hizmetleri yürütebilmek için onbeş günde bir cami cemaatinden para dilenmeye mecbur ve mahkum edilmiş bir kurum..
✓ Vatikan dünyanın her yerinde kendi din adamlarını kendi diji, kültürel değerlerine göre eğitme, istihdam etme yetkisine sahipken bizim Diyanet İşleri Başkanlığımız kendi personelini kendisi egitemez,eitim standartlarını kendisi belirleyemez. Başka kurumların, başka degerler, başka standartlar çerçevesinde eğittim dediği insanları istihdam etmek zorunda olan bir kurumdur..
Görev verirken, istihdam ederken, denetlerken, gorevine son verirken de kuralları, ilkeleri, standartları kendisi belirleme yetkisine sahip olan bir yapı değildir..

Öyleyse Papa Diyanet İşleri Başkanlığını niye ziyeret etti?
Aşağılamak, dalga geçmek, güç gösterisinde bulunmak için mi?
Bak, ben şu kadar büyüğüm, sen şu kadar küçüksün..' 
Ben şu kadar zenginim, sen şu kadar fakirsin..
Ben şu kadar etkiliyim sen şu kadar etkisizsin.
Ben şu kada yetkiliyim, sen şu kadar yetkisizsin..
Ben inandığım ve temsil ettigim din konusunda otoriteyim, dediğim kanundur.. Ben hem kanunum, hem kanun koyucuyum hem kanunlar üstüyüm..
Sen kanunlarla, kurallarla eli kolu, ağzı, dili bağlanmış, kanunlar, kurallar manzumesi altında ezilmiş bir yapının başındasın.
Ben egemenim,
Ben amirim sen memursun..
Ben hürüm sen kölesin..
Sen Allah'ın belirledigi ülkelere, Allah'ın çizdiği sınırlara göre değil, ancak devlet rejiminizin, anayasa ve yasalarınızın çizdiği sınırlar, belirlediği ilkelere göre din hizmeti verebilen, dininizi, din hizmetlerinizi yasal kalıplara sığdırmak/uydurmak zorunda olan bir kurumun başısın..
Yani amiyane tabirle ben ağayım, sen maraba..
Ben hitap ettiğim, tesir ettiğim bir buçuk milyar Katolik Hristiyan vatandaştan başka yarım milyon papazın ve yardımcı hizmet elemanlarıyla birlikte bir buçuk milyon kilise çalışanının, on binlerce misyonerin amiriyim, patronuyum. 
Senin on katı personelim var..
Hasılı sen benim dengim degilsin
Yüz yıl önce gelseydim benim dengim hatta benden çok daha güçlü, etkin, yetkin olan Hilafet makamıyla, halifeyle görüşecektim..
Onunla görüşmek mümkün olmazsa Şeriye ve Evkaf Nazırı yani bu günkü anlamda Diyanet ve Vakıflar Bakanı ile görüşecektim..
Bizim çabalarımız neticesi olarak elinizdeki halifelik makamı yok edildi, ilga edildi.
Bakanlık seviyesindeki Diyanet işleriniz başkanlık seviyesine indirildi.
Tüm İslam coğrafyasına hükmeden din adamlarınızın sözü artık kendi halkınıza bile geçmez oldu..
Belki için parçalanıyor lakin bu durumu engellemeye, itiraz etmeye, değiştirmeye yetkin de yok, etkin de yok.. 
Elin kolun, dilin bağlanmış.. 
Sizin için acı, acıklı, onur kırıcı olsa da bunu biz istedik, biz başardık..
Yüz yıl sonra sizi ziyaret sebebim de zaten bu; 
dengim olan bir kurumu, dengim olan bir makamı, dengim olan bir din adamını ziyaret değil..
Yüz yıl önceki zaferimizin devam edip etmediğini, kurduğumuz sistemin işleyip islemedigini yerinde görmek, denetlemek.. Bunun için geldim..
Geldim, gördüm.."
Papa'nın ve Papalığın dengi bir dini kurumumuz olmalı değil mi?
Yakışmaz mı?
Devletimiz ve milletimiz bunu hak etmiyor mu?
Diyanet İsleri Başkanlığı kurumu, bizim bayrağımız altında, bizim topraklarımızda faaliyet gosteren Fener Rum Ortodoks Patrikliği kadar özerk, özgür, etkin midir, değil midir?
Olsa ne olur, nasıl olur?
Düşünmeden, sormadan edemiyor insan..
Allah hayreylesin. Hayırlara tebdil eylesin.
Son sözümüz baştaki sözümüz olsun.
Çocukken okuduğumuz bir tekerlemeyi Papa'ya uyarlayarak bitirelim.
- Komşu komşu!
- Hû hû..
- Papa geldi mi?
- Geldi
- Ne getirdi?
- ??
- Kime kime?
- ??
-

 

Yazarın Diğer Yazıları