2015 yılının o hazin Eylül sabahı, Aylan bebek sahile vurmuştu. Küçücük bedeni, insanlığın vicdanına düşen en ağır yüklerden biri oldu. O fotoğraf, savaşın ve zulmün acımasız gerçekliğini gözler önüne sererken, tüm dünyayı bir anlığına durdurmuştu. Ama ne yazık ki bu sessizlik, bir yüzleşmeden ziyade bir çaresizliğin yansımasıydı. İnsanlık, Aylan bebeğin hikâyesinden bir ders çıkarabildi mi?
Bugün Suriye’de başka bir hikâye yazılıyor. Aylan bebeğin kardeşleri, yıllardır maruz kaldıkları zulme karşı onurlu bir direniş sergiliyor. Esed rejiminin 60 yılı aşkın baskıcı yönetimi, halkını yoksulluğa, çaresizliğe ve göçe mahkûm etti. Ancak bu halk, başını dik tutarak kendi kaderini tayin etmek için harekete geçti. Özgür Suriye Milli Ordusu'nun adımları, sadece bir askeri hareket değil, aynı zamanda bir halkın kendi toprağına ve kimliğine sahip çıkma çabasıdır.
Bu süreçte, mazlumların umudu olan Türkiye’nin desteği hem insani hem de stratejik bir sorumluluktur. Çünkü zulmün olduğu yerde, insanlık susmamalıdır. Tarih boyunca nerede bir soykırım, katliam ya da şiddet görülmüşse, ona karşı çıkmak tüm insanlığın görevi olmuştur. Bugün Suriye’nin mücadelesi, sadece bir ülkenin değil, adalet arayışındaki herkesin mücadelesidir.
Ancak bu yalnızca Suriye’nin hikâyesi değildir. Aynı kıskacın içinde boğulan Filistin, Lübnan, Uygur Türkleri ve Arakan halkları da vardır. Hepsi, zulmün farklı yüzlerini yaşamakta ve insanlığın vicdanına seslenmektedir. İnsanlık bu çağrıya ne kadar kulak veriyor? Dünya, Aylan bebeğin mesajını ne kadar anladı?
Mazlumların sesi olmak, onların yanında durmak bir seçim değil, bir zorunluluktur. Bu, sadece Müslümanların ya da bir bölgenin sorunu değil; bu, insanlığın ortak yüküdür. Dinler, milletler, ideolojiler bir kenara bırakılarak zulme karşı ortak bir duruş sergilenmelidir. Çünkü bir yerde zulüm varsa, orada insanlık yara almıştır.
Bugün, sadece Suriye için değil, adalet, özgürlük ve insanlık için de bir dönüm noktasıdır. Eğer insanlık, geçmişin hatalarından ders alacaksa, bu zulümlere sessiz kalmayı bırakmalıdır. Dünya, mazlumların çığlığını duymazdan geldikçe, Aylan bebeğin sahildeki sessizliği daha fazla yankılanacak.
Bu yazıyı, Aylan bebek ve onun gibi masum çocukların anısına yazıyorum. İnsanlığın, zulmü sadece görmekle kalmayıp onu durduracak cesareti göstermesi dileğiyle...