Bağırsaklarımızdaki Gizli Kahramanlar: Probiyotikler Ve Prebiyotikler
Meral ASLAN
BAĞIRSAKLARIMIZDAKİ GİZLİ KAHRAMANLAR: PROBİYOTİKLER VE PREBİYOTİKLER
Her şey bağırsaklarımızda başlar…
Belki şaşıracaksınız ama gözle göremediğimiz bağırsaklarımızda yaşayan trilyonlarca faydalı bakteri, virüs ve mantar yalnızca sindirimi değil; bağışıklığımızı, ruh halimizi, hatta beynimizin çalışma biçimini bile etkiliyor.
Bağırsaklarımızdaki bu topluluğa bağırsak mikrobiyatası (bağırsak florası ) denir.
Bu gözle görülmeyen mikro canlılar dünyasında iki kahraman var;
Probiyotikler ve Prebiyotikler
Probiyotik ve prebiyotik besinlerle bağırsak mikrobiyatasının dengede tutulması, vitamin dengesinin korunmasına yardımcı olur.
Probiyotikler: Canlı ve Dost Bakteriler
Probiyotikler, bağırsaklarımızda “koruma görevlisi” gibi çalışan canlı mikroorganizmalardır.
Yoğurt, kefir, ev yapımı turşu, boza, şalgam, doğal sirke, gibi fermentr gıdalarda doğal olarak bulunurlar.
Bu dost bakteriler zararlı mikroorganizmaların çoğalmasını engeller, sindirimi kolaylaştırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
Bilimsel araştırmalar, düzenli probiyotik alımının şu faydaları sağladığını göstermektedir:
° Bağırsak florasının dengesini korur,
° Kabızlık, ishal ve gaz problemlerini azaltır,
° Antibiyotik kullanımı sonrası bozulan florayı onarır,
° Alerjiler, egzama ve cilt sorunlarında destek sağlar,
° Ruhsal dengeyi korur, depresyon ve anksiyete belirtilerini hafifletebilir.
Hatta Sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası demek, doğal vitamin üretimi demektir.
B ve K vitamini..
İlginç ama gerçek:
Serotonin yani “mutluluk hormonu”nun yaklaşık %90’ı bağırsaklarda üretilir!
Yani bağırsak sağlığı sadece sindirim değil, aynı zamanda ruh sağlığımızın da temelidir. Bu yüzden probiyotikler bir anlamda “doğal antidepresan” etkisi taşır.
Peki bu dost bakteriler yani probiyotikler neyle beslenir?
İşte burada prebiyotikler devreye girer
PREBİYOTİKLER; PROBİYOTİKLERİN GIDASIDIR
Prebiyotikler, sindirilemeyen ancak probiyotiklerin çoğalmasını sağlayan lifli gıdalardır.
Onlar, bağırsaklarımızdaki iyi bakteriler için adeta “besin” veya “yakıt” gibidir.
Ne kadar prebiyotik o kadar probiyotik diyebiliriz.
Prebiyotik zengini besinlerin başında
Sarımsak, soğan, pırasa, enginar, muz, elma, yulaf, tam tahıllar gelir.
Bu gıdalar düzenli tüketildiğinde, probiyotik bakteriler çoğalır ve bağırsak florası yani bağırsak mikrobiyatamız güçlenir.
Tersine; işlenmiş gıdalar, aşırı şeker, stres, antibiyotikler ve uykusuzluk bu dengeyi bozar.
Sonuçta; şişkinlik, kabızlık, cilt sorunları, düşük enerji, tekrarlayan enfeksiyonlar ve kilo dengesizlikleri ortaya çıkar.
Bilimsel araştırmalar, bağırsak sistemimizin yalnızca sindirim organı olmadığını; “ikinci beynimiz” olduğunu gösteriyor.
Bağırsak ve beyin arasında “mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni” adı verilen bir iletişim hattı var.
Bu hat sayesinde yediklerimiz ruh halimizi, stres düzeyimizi ve hatta uykumuzu bile etkileyebiliyor.
Dengeli bir mikrobiyota( bağırsak florası)
Güçlü bağışıklık
Dengeli ruh hali
Canlı bir zihin
Sağlıklı bir cilt anlamına geliyor.
Günlük yaşamda doğal probiyotikler (yoğurt, kefir, turşu, doğal ev sirkeleri) ile
doğal prebiyotikler (soğan, sarımsak, muz, yulaf) birlikte tüketildiğinde, vücutta adeta ilaçsız bir “bağırsak detoksu” etkisi oluşur.
Son Söz
Bağırsaklarımızdaki bakterilerle barış içinde yaşamak, sağlıklı bir bedenin ilk adımıdır.
Vücudumuzu bir ekosistem gibi düşünelim:
Eğer dost bakterileri beslersek, onlar da bizi besler, korur.
Unutmayın; sağlık bağırsakta başlar, hastalık da orada başlar.
Kefiriniz , yoğurdunuz, turşunuz ,sirkeniz evinizden ; soğanınız, sarımsağınız sofranızdan eksik olmasın.
Doğa bize iyileşmenin en güzel reçetesini çoktan sunmuş , sadece hatırlamamız yeterli .
Uzm. Biyolog Meral ASLAN
Sağlık Koçu • Fitoterapist • Araştırmacı-Yazar